Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Karagöz

25- Kainatın Süsü

 

Hayati zilin sesiyle beraber ağır adımlarla kantine doğru yürüdü. Karton bardakta çayını alıp boş bir masaya oturdu. Öğrencilerin kahkahalarının, uğultularının eşliğinde çayını yudumlarken yanına gözlüklü, ince yapılı, kısa sarı saçlarıyla dikkat çekici güzellikte bir kız yaklaştı. Buraya oturabilir miyim? diye sordu gülümseyerek. Hayati heyecanlanıp ayağa kalktı hemen. Genç kıza yer gösterdi göstermesine ama ilk defa bir kızla konuşuyormuş gibi yüzü kulaklarına varıncaya kadar kıpkırmızı kesilmişti. Hayati’nin bu telaşı kızı daha da gülümsetti. Kız ona elini uzatarak:

-Adım Selin. Tıp öğrencisiyim, dedi.

Hayati’nin avuçları ter içindeydi. İlk defa bir kızla konuşmuyordu elbette ama tuhaf bir hisse kapılmıştı. Sanki yıllardır tanıyordu bu kızı. Her sabah günaydın dediği hemen her gün görüşüp sohbet ettiği biri gibi samimi ve sıcaktı. Çok güzel olmasına rağmen güzelliğinin farkında değilmiş gibi davranıyordu. ”Hayati ben de, memnun oldum diye kekeleyerek apar topar uzaklaştı kızın yanından. Sonra gün boyu kızın kahverengi gözlerini düşündü. Aklından bir türlü çıkmayan o kahverengi gözler. Akşam yemeğinin ardından yurtta odasına çekildi. ”Deli Kurt” romanını kaldığı yerden okumaya başladı. ”Masalda da gerçekte de kalbi olmayan bütün kızların adı Gökçen’dir. Ben Gökçen, adını bu masaldan alan Gökçen.” Rastladığı cümlelerle yine darmadağın oldu düşünceleri:
”Ben Selin, tıp öğrencisiyim.”

”Bir daha karşılaşır mıyım onunla? Neden durup onunla biraz daha sohbet etmedim ki. Ah, aptal kafam diyerek!” elindeki kitabı başucundaki ahşap sehpaya bıraktı. Gece boyu ranzasında bir sağa bir sola döndü. Uyuyamıyordu. Yorgun gözleri sabahın ilk ışıklarıyla kapanmıştı. Tatlı,mesut hayallerle uykuya daldı.

…….

Profesörün dersinin başlamasına yarım saat kalmıştı. Aman Allah’ım bu dersi asla kaçıramazdı. Aceleyle yataktan fırladı. Tek kapılı çelik dolabı açıp içinden eline gelen ilk kıyafetleri; mavi taşlanmış kotunu ve beyaz tişörünü giyinip yurttan çıktı.Tam da o sıra üzerinde fakülte yazılı tabelanın bulunduğu otobüs durağa yanaştı.Tam zamanında yetişmişti. Dersliğe geldiğinde kapının kapalı olduğunu gördü. Profesörün dersi başlamış olmalı, diye düşündü. İçeri girip girmemek arasında tereddüt yaşarken mavi takım elbisesi, yeşil mendili, kalın gözlükleriyle hemen göze çarpan profesör; elinde kitapları ve evrak çantasıyla hızlı adımlarla geliyordu.
Hayati hızlı davranarak Profesörün elinden kitaplarını aldı. Evrak çantasını da almak istedi fakat profesör buna izin vermedi.

– Burası ders dinlemek için iyi bir seçim değil evlat, geç bakalım sınıfa dedi.

Hayati, Profesörün muzip tavrının farkındaydı. Kapıyı açıp Profesörün içeri girmesinin ardından kitapları kürsüye bırakıp arka sıralara doğru geçip oturdu.

-Evet, sevgili gençler. Söyleyin bakalım, kainat mı insanın süsüdür. Yoksa insan mı kainatın süsüdür? Sınıftan farklı farklı cevaplar gelirken bazı öğrenciler kafası karışmış halde sessiz kalarak Profesörün devam etmesini bekliyordu. Profesör her zaman yaptığı gibi tek bir soruyla bütün ilgiyi dersine çekmişti. Kainat insanın süsüdür, diyen öğrencilere dönüp muzipçe bir tavırla söylendi:

– Kainat insanın süsüdür, hımm. Öyleyse siz neden gidip ağacın yanına fotoğraf çektiriyorsunuz? Ağaç gelsin sizin yanınıza, öyle ya. Hah hah ha…

Profesörün kesik kahkasıyla birlikte bütün sınıf bir anda gülmeye başladı. Profesör sorusuyla amacına ulaşmıştı. Herkesin gözü kulağı onun üzerindeyken anlatmaya devam etti.

Kâinata baktığımızda sonsuz güzellikler görürüz: Ağaçları, dağları, denizleri çiçekleri, hayvanları düşünün. Hepsi insanın gözüne ve kalbine hitap eder. Bu yönüyle kâinat, insanın süsüdür; çünkü insan onu seyrederek büyülenir, ilham alır.

Ama aynı zamanda insan, aklıyla, duygularıyla, sanatıyla bu evrene bir anlam katar. Yani insan da kâinatın süsüdür. Çünkü kainatta düşünen, yazan, dua eden, seven ve sorgulayan tek varlık odur.

”Demek ki bu sorunun tek bir doğru cevabı yok dedi Profesör. Aslında insan ile kâinat birbirinin süsüdür. Güzellik, onları ayırmakta değil, bir arada görmekte saklıdır.”
devam edecek..

 

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER