Küresel ölçekte bütün insanlığı zombileştirmek isteyen ve Allah’ı yendiklerini ilan ederek kendi Yehova Krallığı’nın peşinde koşanların anlaşılmadığı bir dünyada insan ve insanlığa özgür olmayacaktır.
Akılcılık üzerinden aklı tasfiye eden, zeka üzerinden zekayı tasfiye eden, Kabala üzerinden Tevrat ve Yeni Ahit’le İncil’i tasfiye eden akıl, önünde sadece engel olarak Kur’an ve Hazreti Peygamber’i görmekte ve tasfiye edebilmek için bir yandan açık savaş yaparak ellerindeki bütün kitle iletişim araçlarıyla, özellikle de dijitali etkin kullanarak, diğer taraftan da FETÖ modelli DEAŞ,BOKO HARAM ve PKK modelli, beraberinde siyasette, ticari hayatta ve akademik hayatta devşirdikleri modellerle ülkeleri zihinsel ve fiziki olarak işgal edip çökertmenin peşinde.
Önlerindeki en stratejik engel, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’dir.
Eğer farkına varıp bir ve beraber olmazsak biliniz ki Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni yıkma hedefine doğru kararlılıkla hareket etmekteler.
Küresel ölçekteki para düzenini de yöneten ve insanlığı faiz ve tefecilik üzerinden siyasi krizlere, ekonomik krizlere, yoksulluk krizlerine mecbur eden bu yapı, son derece kritik şekilde bilgiyi ve parayı şeytanın emrine vererek ve bu yolda akıl dışı, zeka dışı, gerçeklik dışı bütün yöntemleri, büyü ve sihir dahil bütün yöntemleri kullanarak hareket etmektedir. Üzülerek ifade edeyim, Türk siyaseti ve entelektüel dünyası bu konuda çok azı hariç farkında değil.
Yine üzgünüm ki, Sayın Erdoğan’ın fark edişlerinin dışında, çok geniş alanda siyaset, bu fark ediş sürecinin çok uzağında ve bu da çok tehlikeli. Çünkü bu yapı tereddütsüz Oded Yinon yani bölünmüş coğrafyada en stratejik güç olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin parçalanması esaslı bir süreç yönetiyor.
İşte bugün 27 Şubat 2025, merhum Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hocamızın vefat yıl dönümü…
Merhum Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hocamız, küresel ölçekteki bu dayatılan şeytani düzen anlayışının ve hahamların yazdığı Talmud ve Tora üzerinden insanlığı ve devletleri ve dünyayı kehanetlerinin kurbanı etme düzeninin farkında olan stratejik bir siyasal liderdi.
Bu memleketin evlatlarının inanç temellerinin sarsılmaması için, ülkemizin bağımsızlığı için, ülkemizin kalkınması için, ülkemizin tefecilik sarmalından çıkması için, akıl ve zeka odaklı, bilimi esas alan bir insanlık düzeninin inşa edilebilmesi için, en önemlisi de Osmanlı’nın neden yıkıldığının farkında olarak Türkiye Cumhuriyeti Devletimizin yıkılmaması için bu küresel yapıyı anlamak ve bu anlamda tedbirler almak başlığında fikri bir paradigması olan siyasetin en temel kurumsallaşma şartına bağlı fikrî bir paradigması olmak yani tutarlı, savrulmadan kavramak gerekiyor. Merhum Erbakan Hoca, bu anlamda savrulmayan bir paradigmanın da lideriydi.
İşte bu fark ediş ve farkındalık, merhum Erbakan Hoca’ya, yakın çevresindeki bazı kadroların bir kısmının onu anlamamasına rağmen, onu, tek başına dahi olsa inandığı yolda kararlılıkla yürüyen, sadece Allah’a güvenme azmi ile hareket eden bir adam olma özelliğine taşımıştı.
Ruhu şad olsun.
Yaşarken anlamayanların vefatından sonra onu anlama gayretleri ise gecikmişliğin ifadesidir.
Durup düşünmek ve bir kez daha şu soruyu sormak zorundayız: Merhum Erbakan Hoca neden hep ötekileştirildi?
Bu zekâ ve bilinçte, bu farkındalıkta bir lider, neden hep ötekileştirildi ve yalnızlaştırıldı?
Bu sorunun cevabını verirsek bugünü de doğru anlamış oluruz.
Ruhu şad olsun!
Metin Külünk