160’dan fazla sivil toplum örgütü ve sendikadan oluşan Yurttaş Birlikteliği’nin çağrıcısı olduğu “Yurttaş Sesleniyor, Hakkımızı Alacağız” mitingi, Tandoğan Meydanı’nda yapıldı. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın açıkladığı yüzde 30 zamlı 22 bin 104 TL’lik asgari ücreti protesto etmek için düzenlen miting öncesinde, yürüyüş yapıldı. Atatürk Kültür Merkezi (AKM) önünden şehir dışından gelen yurttaşların da katılımıyla başlayan yürüyüş, Tandoğan Meydanı’nda sona erdi.
“Zafer direnen emekçinin olacak”
Yürüyüşte, “Asgari ücretle Mehmet Şimşek geçinsin” sloganı atılırken “Yoksulluğa ve hayat pahalılığına son”, “AKP eliniz cebimizden çek”, “Zafer direnen emekçinin olacak” yazılı dövizler taşındı.
Kortejde çok sayıda dernek, sivil toplum kuruluşu, sendika ve siyasi partinin temsilcileri yer aldı.
Ankara’da asgari ücret mitingi: Meydan ve sokaklar tamamen doldu
Saat 12.00 itibarıyla Tandoğan meydanına gelen katılımcılar, meydanı ve ara sokakları tamamen doldurdu. Mitinge sendika temsilcisi ve üyesi vatandaşların yanı sıra CHP, Türkiye İşçi Partisi (TİP), SOL Parti ile Eşitlik ve Demokrasi Partisi’nin (EDP) temsilcileri de katıldı.
CHP’li belediye başkanları mitinge katıldı
Asgari ücret talebini 30 bin lira olarak açıklayan CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in, 22 bin 104 liralık yeni asgari ücret sonrasında, “Kitlesel katılım sağlayacağız” dediği mitingde, CHP’den çok sayıda katılımcı yer aldı. MYK üyeleriyle milletvekillerinin katıldığı mitingde; Ankara İl Başkanı Ümit Erkol ile İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik’in yanı sıra; çok sayıda büyükşehir, il ve ilçe belediye başkanı da katıldı.
Eşi Nursen Yavaş ile birlikte mitinge gelen Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ın yanı sıra mitinge katılan bazı belediye başkanları şunlar:
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay, Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek, Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey, Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı Ferdi Zeyrek, Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Aras, Afyonkarahisar Belediye Başkanı Burcu Köksal, Bilecik Belediye Başkanı Melek Mızrak Subaşı, Burdur Belediye Başkanı Ali Orkun Ercengiz, Edirne Belediye Başkanı Filiz Gencan Akın, Çankaya Belediye Başkanı Hüseyin Can Güner, Gölbaşı Belediye Başkanı Yakup Odabaşı, Keçiören Belediye Başkanı Mesut Özarslan, Mamak Belediye Başkanı Veli Gündüz Şahin, Yenimahalle Belediye Başkanı Fethi Yaşar, Ataşehir Belediye Başkanı Onursal Adıgüzel ve Marmaris Belediye Başkanı Acar Ünlü.
“Evimizi ısıtamazsak sokakları ısıtacağız”
Alanda sendikalar ve partilerin il/ilçe örgütlerinin kırlangıçları yer aldı. Vatandaşların taşıdığı dövizlerde ise “Zafer direnen emekçinin olacak”, “Silkeleme sırası 86 milyonda”, “Fakirlik emeklinin kaderi olmamalı”, “Geçinemiyoruz. İnsanca yaşam hakkımı ver”, “Bu zalim yönetim halkı açlığa mahkum etti”, “Çalışan aç, saray tok”, “Evimizi ısıtamazsak sokakları ısıtacağız” ifadeleri yer aldı.
Kalabalık ”Bıçak Kemikte” şiirini okudu
Program başlamadan önce vatandaşlar, sahneden okunan Hasan Hüseyin Korkmazgil’in ”Bıçak Kemikte” şiirine eşlik etti. Kalabalık kıta sonlarındaki “bıçak kemikte” dizesini hep bir ağızdan haykırdı. Mitingde ilk sözü Tüketici Hakları Derneği Başkanı Ergün Kılıç aldı. Ardından Yurttaş Birliği Sözcüsü Şenal Sarıhan katılımcılara hitap etti
CHP Lideri Özgür Özel şunları ifade etti:
Beyaz, mavi, gri yakalı emekçiler, market personelleri, apartman görevlileri, temizlik işçileri, AVM’lerde çalışan tezgahtarlar, kasiyerler, güvenlik görevlisi kardeşlerim hepiniz hoş geldiniz.
Günü siftahsız kapayan esnaflarımız, gün boyu iş arayıp eve boynu bükük dönen gençlerimiz, adalet arayanlar, eşitlik talep edenler, insanca bir yaşam isteyenler, evinizde oturup üzülmek, şikayet etmek yerine birleşip sesinizi duyurmak için buraya geldiniz. Hoş geldiniz.
GEÇİNEMEYENLER SEL OLDU BU MEYDANI DOLDURDU”
Bugün ülkeyi yöneten iktidar, sizlerin yaşadığı zorlukları yarattı. Ama sizlerle ilgilenmiyor. Sesinizi duymuyor. Sıkıntıları biliyor, bilmezden geliyor ve dertlerinize ne çare arıyor, ne çare üretiyor. Bunun için hiç şüphe yok ki bir ses yükseltmek lazımdı. Bunun için hepimiz sesimizi yükseltmeye, mücadeleyi yükseltmeye hazırdık. İşte böyle bir atmosferde Yurttaş asgari ücret ilanından sonra yağmur gibi tüm Türkiye’den katılımlarla bir sel oldular ve bu meydanı doldurdular. Ben Yurttaş birlikteliliğine bu alana katkı sağlayan konfederasyonlara, sendikalara, derneklere, vakıflara, bugün burada kim varsa onların temsilcilerine ve onlara güç vermeye, bu meydandan güç almaya gelen her birinize yürekten teşekkür ediyorum.
“YETKİNİN GERÇEK SAHİBİNE GİTMENİN MİLLETE GİTMENİN ZAMANIDIR”
Ben Cumhuriyet Halk Partisi’nin Genel Başkanı olarak, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni 1920’de kurmuş partinin genel başkanı olarak, hiç şüphe yok ki Meclisi çok önemsiyorum. Tüm milletvekillerimiz, tüm partimiz çok önemsiyor. Biz Meclis zemininde sizin, emeklilerin, emekçilerin, esnafların, çiftçilerin, emeklilikte yaşa takılanların, vergide adalet diye isyan edenlerin, sesini duyurmak isteyen herkesin sesini o Meclise taşıyoruz. Konuşuyoruz, anlatıyoruz. Ama gördük ki o Mecliste söylenenlere rağmen birileri bildiğini okumaya devam ediyor. O Meclis ki gücünü halktan alır. O Meclis ki gücünü milletten alır. O zaman yetkinin gerçek sahibine gitmenin, millete gitmenin zamanıdır.
Biz Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde asgari ücret ilanından sonraki oturuma katılmadık. Dedik ki, “Madem beklentide yanıt yok, o zaman biz de burada yokuz.” Ama bir başka meclise geldik. Bugün burası gerçek bir meclistir. Güçlü demokrasilerde millet vekaletini siyasetçilere verip 5 yıl boyunca bir kenara çekilmez. Kendisiyle ilgili her konuda söz sahibi olmak ister, siyasileri takip eder, tenkit eder, uyarır, gerekirse yetkiyi geri alır.
“GERÇEK MECLİS BURASIDIR”
Eğer iktidar milyonlarca insanın sesini duymamakta inat ediyorsa, oy alırken yılda dört kere ayarlama yaparız dediği asgari ücretliyi bir yıl boyunca bir kuruş vermeden yoksulluğa mahkum ediyorsa, dünyanın en fedakar insanları olan, bu millet için, bu devlet için göz nuru akıtmış, dirsek çürütmüş emeklilerini sefalete mahkum ediyorsa, esnafı duymuyor, çiftçinin sorunlarını görmüyorsa, o zaman gerçek meclis burasıdır, meydanlardır, sizlerle birlikte olmaktır.
Tayyip Bey birazdan bir salonda, bir salonda kürsüye çıkacak. Kendi atadıklarına, il başkanına, ilçe başkanlarına, kendi mahalle delegelerine, kendi üyelerine kendini alkışlatacak. Buradan bir kez daha sesleniyorum. Tayyip Bey, Sayın Erdoğan, salon siyasetçisi olma, meydanlardan korkma, çık dışarıya, gel buraya! Erdoğan, salonda kendini alkışlatan Erdoğan….
Zafer kazandım Suriye’de diye. Suriye’ye sevinin, açlığı, yoksulluğu, işsizliği, güvencesizliği görmeyin, hissetmeyin diyen Erdoğan. Bu meydan yoksullarla, bu meydan hakkını yediklerinle dolu ve sana sesleniyorlar. Çık oradan, gel buraya, hesap ver, hesap ver, hesap ver!
Bak Bursa’da, Balıkesir’de ilk kongrelerinde sana Şam’ın Fatihi diye bağırıyorlarmış. Şam’ı fethetmek, başka ülkenin toprağına göz dikmek, şehrine plaka koymak başka işler. Sen fethedeceksen bu emeklinin, bu emekçinin gönlünü fethet. Ama yapamazsın.
Çünkü onların gönlünden de düştün, gözünden de düştün. Sana orada fetih, fetih diye bağıranlara bakma. Bak bu meydanda yüzbinler sana istifa, istifa diye sesleniyor.
Eğer bir ülkede başkentte, başkentin en önemli meydanına yüz binler sel olup akmışsa, hakkını arıyorsa, ülkeyi yönetene istifa diye sesleniyorsa sandıktan kaçamazsın, seçimden kaçamazsın. Milyonlara söz verdin ama geçinemiyorlar. Geçim yoksa, geçim yoksa, geçim yoksa Erdoğan, Ankara’da, başkentte milyonlar sana boş tencere gösteriyorlar. Milyonlar senden seçim istiyorlar, sandık istiyorlar.
“22 BİN LİRA SEFALET ÜCRETİDİR”
Her döneminde bütün kurumlar ve kurallar yerle yeksan oldu. Her şey bir kişinin, iki dudağının arasına sıkıştı. Milyonlarca emekçinin hayatını etkileyecek asgari ücret tespit komisyonu bile mevcut antidemokratik yapısından bile dışlandı, emrivaki yapılara zorlandı.
Son komisyon toplantısı işçilerden kaçırıldı. Hükümet işverenle bir araya gelip bir akşam vakti apar topar asgari ücreti AK Parti’nin grup toplantısına yetiştirdiler. 9 milyon asgari ücretli, maaşı asgari ücrete bağlı olan milyonlar büyük bir hayal kırıklığı ve öfke içindeler. Çünkü 22.104 liralık ücret asgari ücret değildir, bir sefalet ücretidir. Biz bu ücreti reddediyoruz.
Bu antidemokratik uygulamadan sonra 50 yıldır komisyon masasında oturan işçiler o masadan bir daha kalkma, oturmamak üzere kalktılar. Türk-İş masadan tamamen çekildi. DİSK ve Hak-İş de aynı görüşte. Bu komisyon bu iktidar döneminde tamamen meşruiyetini yitirdi.
Bu adaletsizliğe, bu haksızlığa karşı ortak bir söylemde bulunan, karşı çıkan, isyan eden üç konfederasyonu da bugün buraya verdikleri katkı için ve bundan sonraki onurlu mücadeleleri için tebrik ediyorum, yürekten mücadelelerine destek veriyorum.
Açıklanan asgari ücret 2024 başında eleştirdiğimiz 17.002 liralık ücretin de çok gerisindedir. 11 ayda 17.000 lira bütün alım gücünü yitirmiş, 7.000 liranın üzerinde erimiş, 10.000 liranın 1 Ocak’taki satın alma gücünün gerisine düşmüştür.
Bu iktidar asgari ücrete 5.000 lira zam yaparak, 7.000 lira zayıflayan ücrete 5.000 lira zam yapıp tarihte ilk kez asgari ücretli zam beklerken cebinden 2.000 lirasını çekip almıştır.
Asgari ücret dünyanın dört bir yanında emekçilerin ilk başta bir yıllık kıdem boyunca aldıkları, sonra hızla uzaklaştıkları bir ücrettir. Ama maalesef bu ülkede asgari ücret artık temel ücret olmuştur. Yıllar önce çalışanların yüzde 28’i, 30’u asgari ücret alırken bunu eleştiriyor, geriletilmesini vaat ediyorduk, vaat ediyorlardı. 22 yıllık AKP iktidarında asgari ücret bir canavar gibi her geçen gün daha fazla emekçiyi yutmuş ve bugün toplumun, ücretlilerin yüzde 57’sinin aldığı bir temel ücrete dönüşmüştür.
Buradan, Tandoğan’dan bir kez daha kayda geçirmek isterim ki, Avrupa Birliği’nde ücretlilerin sadece yüzde 9’u, örneğin Almanya’da ücretlilerin sadece yüzde 6’sı asgari ücret almakta, geri kalanı bunun üzerinde ve çok üzerinde maaşlar almaktadır.
“BU HAKSIZLIĞA İSYAN EDİYORUM”
Böyle olunca asgari ücretlinin milli gelirden aldığı pay OECD ülkelerinde yüzde 55, Avrupa Birliği ülkelerinde yüzde 60’la 70 arasındayken bu meydanın, ücretlilerin gayrisafi milli hasıladan, milli gelirden aldıkları pay sadece yüzde 25’tir. Almanya’da Sosyal Demokratlar yüzde 70’e itiraz edip “Bütün varlığın yüzde 30’unu hepimiz, yüzde 70’ini hepimiz, yüzde 30’unu nasıl zenginler alır?” derken Türkiye’de yüzde 25’ini , yüzde 75’ini zengin mahallenin çocukları tüketmektedir. Bu haksızlığa
isyan ediyorum!
“ONLAR PATRONLARIN TARAFINDA BİZ HALKIN”
100 liralık milli gelirin her 4 lirasının 3 lirasını milli gelirin zenginlere veren, patronlara veren, yandaş müteahhitlerine veren, yarattığı yeni zenginlere veren ama hepimizi açlığa terk eden bu mesele dünyadaki eşitsizliklere benzer ama dünyada hiçbir gelişmiş ülkede ya da Türkiye’ye emsal hiçbir ülkede olmayan bir eşitsizlik bu topraklarda vardır. Buna itirazı en üst perdeden yapmak, bugünkü iktidarı koruduğu, kolladığı kesimlerin zenginler olduğunu görmek, bu iktidar değişmeden bu değişim, paylaşım hikayesinin değişmeyeceğini bilmek, onların patronların tarafında, bizlerin ise hep beraber halkın tarafında olduğumuzu bilmek, mücadelelerin en büyüğüdür, en onurlusudur. Tarafımız burasıdır.
“BAK KARŞIDAN BOŞ TENCERE ÇALIYORLAR”
TÜİK, bak buradaki emekliler parayı ne lüks otellere ne senin hesapladığın şans oyunlarına ne davul, baza ne futbol topuna… Buradaki emekliler, buradaki emekçiler aldıkları maaşı ancak borçlara, kredi kartı borçlarına, eşe dosta yapılan borçlara ödüyorlar. Bak karşıdan boş tencere çalıyorlar, boş tencere çalıyorlar.
TÜİK’in yüzde 50’si yeterince cebinizden para çalmıyormuş gibi bir de tuttular dediler ki: “Biz gerçekleşen enflasyona göre zam vermeyelim, hedeflediğimiz enflasyona göre verelim.” Yani diyor ki: “Ben ekonomiyi yönetemedim, enflasyonu düşüremedim, hayat pahalılığını gideremedim ama beceriksizliğimin faturasını ben ödemeyeyim, Tandoğan Meydanı ödesin, emekliler ödesin, emekçiler ödesin.” Bunu duyduğumuz gün hesabı kitabı yaptık. yüzde 78 asgari ücretli enflasyonunu hesaba kattık ve dedik ki: “Asgari ücret olmalıdır 30, bunun altında yokuz.” dedik.
Ama maalesef maalesef bizim bütün uyarılarımıza rağmen zammı asgari ücretlinin enflasyonuna göre değil, TÜİK’in enflasyonuna göre bile değil, kendi hesapladıkları ve beceremedikleri hedef enflasyona göre verdiler.
“EMEKLİYİ DE ASGARİ ÜCRETLİYİ DE İNİM İNİM İNLETTİLER”
Öyle olunca da asgari ücretliyi 22.104 liralık bir sefalet ücretine mahkum ettiler. Şimdi bütün emekliler aynı endişede. Biliyorsunuz geçen sene ocak ayında 10.000 lira verdi. Enflasyon yüzde 65’lerdeydi, temmuzda sadece yüzde 25 zam verdi ve 12.500 liralık yapmış olduğu zamla hem emekliyi hem de 17.000 liralık asgari ücretle asgari ücretliyi bir yıl boyunca inim inim inlettiler, canlarını okudular, canlarını çıkardılar. O gün emekliye bir asgari ücret ver diyorduk, “10.000’i 12.500 yaptım, 30 milyarı zor buldum, 66 milyar param yok.” diyordu.
“10 KATINI MEHMET CENGİZ’E VERMİŞ”
Bir gördük ki geçen sene tam 660 milyar lira emekliye asgari ücret vermek için lazım olan paranın 10 katını zengin müteahhitlerin ödemeleri gereken kurumlar vergisini affederek vazgeçmişler. Yani emekli, emekli Memduh Amca’nın, emekli Sakine Teyze’nin, emekli Ayşe Abla’mın, Hanife Ege’min, Mehmet kardeşimin maaşını asgari ücret yapmak için lazım olan paranın , 10 katını emekli Mehmet’e vermeyen Mehmet Cengiz’e vermiş.
Kadir abime vermeyen, Kalyon İnşaata vermiş. Artık kaçacak yerleri yoktur. Artık her şey gün gibi ortadadır. Siyaset, tarafını belli etme ve siyaset taraf olma sanatıdır.
“ERDOĞAN’IN TARAFI ZENGİNLER SOFRASIDIR”
Recep Tayyip Erdoğan’ın tarafı zenginlerin sofrasıdır. Ayrıca, bu sene bütçe yaparken 701 milyar lira vazgeçilecek. Bir daha söylüyorum, vazgeçilecek kurumlar vergisi tutarı 701 milyar lira.
Bunu buldular, bütçeye koydular. Ama emekliye vermek için parayı bütçeye koymadılar. Emekçilerin hakkını vermek için lazım olanı bütçeye koymadılar.
Ürünü tarlada kalan çiftçiye vermeleri gereken desteklemeyi bütçeye koymadılar. Ama kur korumalı mevduata ödenecek trilyonları, zenginlere çekilecek peşkeşleri baştan bulup bütçeye koydular.
O zaman, sizi görmeyen, sizi düşünmeyen, sizin için kaynak bulmayan, bütçeye koymayan bu iktidara hep birlikte sesleniyoruz.
“GEÇİM YOKSA SEÇİM VAR”
Buradan sonra bu bütçeyle geçim olmaz. Geçim yoksa, seçim var Buradan kaçmaları mümkün değildir. Ve seçim olduğunda hiç öyle kaynak derdimiz yok.
Erdoğan parayı kime verdiyse, para oradadır. O kaynak oradadır. Aynı paradır. Para vardır, sadece verileceği yer değişecektir. Kalyon İnşaata değil, emekli Kadir Abi’ye gidecektir. Mehmet Cengiz’e değil, asgari ücretli Mehmet kardeşime gidecektir.
Buradan içimizde, içimizdeki asgari ücretli kardeşlerime, asgari ücretli emekçi kardeşlerime el sallıyorum.
“TÜM İŞÇİLER SENDİKALAŞSIN”
Ve buradan sendikalı olmayan herkese sesleniyorum.
En kötü sendika, sendikasızlıktan iyidir. En kötü örgütlenme, örgütsüzlükten iyidir.
En cılız kalabalık, yalnızlıktan iyidir.
Örgütlenin, örgütlenin, örgütlenin.
Hepinizi sendikalı olmaya, sendikal mücadeleyle hak aramaya davet ediyorum.
Türkiye tarihinde, sendikalar tarihinde ömür vermiş, can vermiş tüm büyüklerimizi saygıyla, minnetle, rahmetle anıyor, bütün emekçi kardeşlerimi sendikalaşmaya davet ediyorum
(Hükümet istifa sloganları) İstifaya davet ettiğiniz hükümet asgari ücreti sendikalarla konuşuyor. Oysa sendikalı işçide, sendikalı işçide asgari ücret söz konusu olmaz. Toplu iş sözleşmesi asgari ücretin üzerinde bağıtlanır, üzerinde imzalanır. Ama maalesef 1970’lerde işçilerin yüzde 75’i, 4 işçiden 3’ü sendikalı iken bugün bu rakam fiilen yüzde 14.75 durumundadır.
Bu resmi gerçek rakamdır. Ancak yarısı kamuda çalışan işçilere aittir. Yani özel sektör sendikalı işçilerin yüzde 7’sidir. Türkiye’de işçilerin yüzde 14,5’u sendikalı iken grevli toplu sözleşme hakkından yararlanan sadece yüzde 9’dur. Bunun da yarısı özel sektördür.
Yani Türkiye’de 100 işçiden sadece 4,5 tanesi grevli toplu sendika hakkına sahipken, grevli toplu sözleşme yapabiliyorken yüzde 95’i bu haktan mahrumdur.
İşte bizim esas sorunumuz, bu iktidarın esas hoşuna giden de budur. Buradan bir kez daha işçilere, sendikalara üye olmaları çağrısında bulunurken sendikalara da üretimden gelen güçlerini kullanma, bu iktidara bu yılı dar etmeye davet ediyorum.
Sözün sonuna gelirken, dün bir kez daha Sayın Erdoğan çıkmış, şöyle söylüyor: “Biz asgari ücretliyi enflasyona ezdirmedik.” Erdoğan, hangi enflasyona ezdirmediniz? TÜİK’in enflasyonu dahi yüzde 50. Verdiğiniz zam yüzde 30. Diyorlar ki: “Asgari ücrete zam yaparsak enflasyon artar.”
Bu koca bir yalan. Koca 2024 yılı boyunca asgari ücrete 1 kuruş zam yapmadın, yine yüzde 50 enflasyon yaptın. O da senin kendi hesabına göre. Bakın, 2002 yılında bu iktidar geldiğinde bir asgari ücret 7 çeyrek altın alıyordu. Hesap ortada. Asgari ücret 184 liraydı, çeyrek altın 27 liraydı. 7 çeyrek altın alıyordu.
“7 ÇEYREK ALTINDAN 3 ÇEYREK ALTINA DÜŞTÜK”
Geçen sene Ocak ayında verdiği 17.002 lira asgari ücret 5 çeyrek altın alıyordu. Ve o verdiği asgari ücret bu ay, Aralık ayında ancak 3 çeyrek altın alabiliyor. Yani AKP iktidarı boyunca 7 çeyrek altından 3 çeyrek altına gerilemiş durumdayız.
İlan edilen asgari ücret 22.000 lira, Ocak ayının sonunda alınacak. O zaman kim bilir altın kaç lira olacak? Ama hiç değişmese bugün verdiği maaş, 4,5 bugünkü altın fiyatıyla 4,5 çeyrek altın. Geçen seneki beğenmediğimiz 17.000 lira 5 çeyrek altın alıyorken, bugün verdiği şimdiki altın fiyatıyla bile 4,5’ta. Şimdi de bir ay öncesinden yarım çeyrek altın cebinizden çekip alınmış.
Yani 2.500 lira. Aynen demin söylediğim gibi, 7.000 lira alımda kayıp, 5.000 zam, 2.000 lira ilk günden kayıp var. Ve bir yıl boyunca bunu sürdürmeye çalışacaklar.
Çeyrek altın hesabına kızıyor. “Altından mı hesaplanır?” diyor. “Altın mı yiyorlar?” diyor. Yiyemiyorlar ama, yiyemiyorlar ama bir dönüp bakmak lazım. Geçen sene, Ocak 2024’te verilen 17.002 lira 300 lira kilosu olan dana kıymadan 57 kilo alıyordu. Bugün verdiği para 37 kilo dana kıyma alabiliyor.
“NİYE ALTIN DİYORSUN DİYENE KIYMA HESABI… ”
Dana kıymanın kilosu 590 lira. Bunu söylediğimde itiraz eden de oluyor. 650 diyen var, 700 diyen var. Geçen sene 57 kilo dana kıyma, bugün 37 kilo dana kıyma. Yani “Altın mı yiyorlar?” diyene, “Niye altın hesabı yapıyorsun?” diyene
çok daha kötü dana kıyma hesabı ortada.
Ayrıca Ocak 2024’te 17.000 lira 1.700 tane simit alırken, bugün verdiği asgari ücret 1.470 tane simit alıyor. Biz yüzde 76-77 zamla 30.000 lira önerirken bile utandık, yüzümüz kızardı. Evet, makulüyeti kaçırmayalım ama “30.000 lirayla geçim mi olur?” dedik. Ama Erdoğan 22.000 lirayı sizlere layık gördü.
Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak sadece asgari ücrete zammı değil, küçük esnafı bu artıştan koruyacak 8.000 lira işçi başına desteği, KOBİ’leri bu artıştan koruyacak 5.000 lira işçi başına desteği de birlikte önermiştik. Ama iktidar at gözü tak, gö, at gözlüğü takmış, öyle bakıyor.
Sadece zengine bakıyor. Sadece parası olana bakıyor. Garibana, işsize, çalışana, emekliye, öğrenciye hayatı dar ediyor. Bu nedenle de halkın karşısına çıkamıyor.
“ERDOĞAN ÇARŞIYA ÇIKABİLİYOR MU?”
Buradan Tandoğan Meydanı’na soruyorum. Erdoğan çarşıya çıkabiliyor mu? Pazara gidebiliyor mu? Sokakta yürüyor mu? Orada asgari ücreti savunabiliyor mu?
Emekliye gelip de “Geçinebiliyor musun?” diye sorabiliyor mu? Ama ne diyor? “Şam’ı fethettim” diyor.
Erdoğan, Şam’ı fethetmeyi bırak, yurda dön. Emeklinin ve emekçinin, emeklinin ve emekçinin fethedebiliyorsan gönlünü fethet.
Ama sen o gönülden çoktan düştün. Vatandaşın gözünden çoktan düştün. Ve Erdoğan kendisini Türkiye sınırlarında ama aklı maalesef Suriye’de.
Artık Türkiye’nin gerçeklerine dönmesi lazım. Ama “Dön.” diyemiyorum. Bu sorunlara çözüm bulması lazım. Asla ona “Bunları çöz.” demiyorum.
Çünkü o bu meydandan taraf olmadığını gösterdi. Ona “Kendine gel.” demiyorum çünkü kendisi o tarafta olduğunu gösterdi.
“ERDOĞAN ÖNÜMÜZDEN ÇEKİL”
Ona sadece “Yoldan çekil. Önümüzden çekil. Bu emeklinin, bu asgari ücretlinin hayatını karartıyorsun. Artık gölge etme, çekil. Artık, artık buraya gel, sandığa gel, karşımıza gel, bu millete hesap ver.” diyorum.
Erdoğan’a “Sorunu çöz.” demiyoruz. Çözmüyor, çözemiyor, çözemeyecek. Ama çözüm burada. Çözüm meydanda. Çözüm hak aramakta. Çözüm hakkımızı hep beraber almakta.
Millet burada, işçi burada, emekli burada, esnaf burada, memur burada. Ve bu meydandan Türkiye’ye sesleniyoruz. Böyle olursa, Tandoğanlar’ler dolarsa, şehirlerde miting meydanları dolarsa, on binler yüz binlere, yüz binler milyonlara çıkarsa sizin hakkınızı yiyenler orada oturamayacaklar.
Bundan sonra meydan meydan dolmaya, hep birlikte taşmaya, hakkımızı almaya var mıyız?
Tayyip Bey, “Muhalefetin sırtında küfe yok.” diyor. Doğru. Millet maalesef o onurlu küfeyi, taşıma yükünü sana verdi. Ama yapamadın, yapmadın. Milleti yük gördün. Onların sorununu çözmedin.
Oy alırken onlara gittin, seçimden sonra sırtını döndün. Öyle olunca artık bu milletin senden bir umudu kalmamıştır. Ama biz hem Cumhuriyet Halk Partisi olarak, tek başımıza değil bütün muhalefeti hep birlikte kucaklayarak biz bu küfeyi sırtlanmaya, bu sorunu çözmeye, işte bu yüzleri güldürmeye varız.
Erdoğan’ı göndermeye, halkın iktidarını kurmaya var mısınız?
Söz veriyorum başaracağız. Sizler, sizler buradaki on binleri görüyor musunuz?
Hep birlikte başaracağız. Bu tarafta meydanlara sığmayanları görüyor musunuz?
Bundan sonra asla yalnız yürümeyeceğiz. Her zaman evden çıkarken bir komşuyu, işçi servisinde bir emekçiyi, sendikada bir yoldaşı, kahvede bir arkadaşı, tarlada bir komşuyu ikna edeceğiz. Gelirken onlarla birlikte geleceğiz. Sel olup akacağız. Bu haksız rejimi değiştireceğiz.
Mutlaka sandığı getireceğiz. Mutlaka bu iktidarı göndereceğiz. Kendisine açıkça söylemiştim. Eğer bu sesi duyarsan, bu sesi duyarsan geçim olur demiştim. Duymadı.
Geçim olmadı. 2025 yılı geçim yılı olmayacağı şimdiden belli. 2025’te bu emekli maaşıyla, bu asgari ücretle, yüzde 12-16 zam yapacakları emekli, memur emeklisinin, işçi emeklisinin maaşlarıyla, 12.500 lirayı yapmayı düşündükleri 14.000 lirayla 2025’te geçim olur mu? Geçim olur mu?
Erdoğan, sen bütçeyi Bahçeli’yle geçirdin. Ama bak, yüzbinler bu bütçeye hayır diyor, hayır diyor, hayır diyor. İşte bu güzel eller halkın iktidarına kalkacak.
Bu güzel eller halkın iktidarını kuracak. Bu güzel eller hakkını söke söke alacak.
ajanslar