Önce bir soru ile başlayalım.
Tarihte varlığı belgelerle sabit bir ünvanı yok sayan,uydurulmuş olduğunu söyleyen birine ne denir?
Aslında konuya geçmeden;
Egitim İş Genel Başkanı kadem özbay köprüden önce son çıkış olan ÖMK’nın meclis gündemine gelmeden önceki son yeri olan komisyonda hameset ve nutuk kıvamında bana göre hazırlıksız içeriği ile içi bom boş konuşmasında insanı hayrette bırakan cümleler sarf ediyor.
Mesela kanunun kendilerine tehdit amacıyla çıktığını şu akla ziyan cümle ile ifade ediyor.
“EĞİTİM İŞ gibi
sendikalara da aynı zamanda bir tehdit oluşturmak amacı gütmektedir.”
Başka bir yerde Kanuni Sultan Süleyman’ın Faransa Kralına yazdığı mektubundaki üslupla
“Türkiyenin cumhuriyetten,
emekten ve aydınlanmadan yana en büyük sendikası EĞİTİM İş’in Genel Başkanıyım;” diyor insanın içinden brehhh brehhh diyesi geliyor nitekim de dayanamayıp diyorsunuz.
Zaten bu akla ziyan performans “Belge No: TBMM Yasama dönemi :28
Yasama Yılı 2 Sıra No:143
Sinop Milletvekili Nazim Maviş ve 100 Milletvekilinin (Tüm Siyasi Partilerden) Öğretmenlik Meslek Kanunu teklifi (2/2239) ve Milli Eğitim ,Kültür ,Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu Sayfa : 21-22” de TÜRK EĞİTİM SEN’in 11 madde ile gerçek manada harika bir performans sergilediği raporda tek madde ile giren Eğitim İş hazırlıksızlığı gösteriyor.
Tüm bu konuşmalara;
(BELGE
TBMM TUTANAK HİZMETLERİ BAŞKANLIĞI
Komisyon: Millî Eğitim Tarih: 3/7/2024 Saat: 21:50 Sayfa: 312-319) dan rahatlıkla ulaşılslabiliyor.
Bu belgenin Eğitim İş bölümünün son sayfasında ise asıl bugün ifade etmek istediğim akla ziyan “BAŞÖĞRETMENLİK” ünvanın bu dönemde uydurulduğunu ve
altını çizerek ifade etmek isterim ki ÖMK sürecin ilk başladığı günlerden beri sahayı ve öğretmen odalarını en çok dezenforme ettikleri konuydu bu.
Şöyle diyor kadem özbay;
“Bu “başöğretmen” “uzman öğretmen” ve “öğretmen” kavramı Sayın Bakanım, sizinle
beraber gelen bir kavram. ”
İnsanın aziz Cumhuriyet tarihimizden ve onun en büyük atılımı olan eğitim tarihimizden bu kadar uzak olması ne acı.
Bak sloganik kadem özbay ben sana ve senin dediğin herşeye koşulsuz inanan biat üzre teşkilatına biraz ders vereyim.
BAŞÖĞRETMENLİK
🇹🇷🇹🇷Bakanlar Kurulu, Mustafa Kemal Atatürk’e “Millet Mektepleri Başöğretmenliği” unvanını 11 Kasım 1928’de yaptığı toplantıda vermiş ve bu unvan, 24 Kasım’da Millet Mektepleri Talimatnamesi’nin yayımlanması ile resmîleşmiştir.
Köy Muallim Mektepleri ise
20 Aralık 1925 tarihinde Milli Eğitim Bakanı (Maarif Vekili) olup 1 Ocak 1929 tarihinde (henüz 35 yaşındayken) görevi başında ölen Mustafa Necati Beyin (Uğural) en önemli projelerinden biri olan Köy Muallim Mektepleri, Maarif teşkilatına dair 22 Mart 1926 tarih ve 789 nolu kanun doğrultusunda “köy ilkokullarının muallim (öğretmen) ihtiyacını karşılamak üzere” yurdun çeşitli yerlerinde kuruldu.
1 Eylül 1932 tarihine dek Cumhuriyet döneminin ilk kuşak köy öğretmenlerini yetiştirdiler.
Köy Muallim Mekteplerinde okuyan öğrenciler, 3. yılı tamamlayıp mezun olduklarında Köy ilkokullarına muallim (öğretmen) olarak atanıyorlardı. Ancak 1930 ‘lu yıllarda sayısı 40.OOO olan köylerimizin 35 bininde ilkokul bulunmadığı ve nüfusun % 80’i okuma yazma bilmediği için eldeki mevcut öğretmenlerle bu devasa açığı kapatmak mümkün olamayacağından, köy okullarındaki öğrenimin “eğitmenler” eliyle sürdürülmesi, asil öğretmenlerin ise eğitmenler eliyle sürdürülecek eğitimi organize etmek üzere “GEZİCİ BAŞÖĞRETMEN” olarak görevlendirilmesi yoluna gidildi. Böylece “Gezici Başöğretmenlik” müesseseleri oluştu. Daha sonraları ise tüm kurumlara yayıldı.
Bugün bu ünvana sahip olarak aziz ATATÜRK’ün ve bu fedakar öğetmenlerin yolundan gitmekle herdaim ONUR ve GURUR duyacağım. Bu vesile ile Köy Muallim Mektepleri ve Gezici Başöğretmenleri ve o dönemin Cumhuriyet mucizesini yaratan tüm öğretmenlerini ,BAŞÖĞRETMENleri de saygıyla anıyorum.
Zira Köy Muallim Mekteplerinin ilk mezunlarını verdiği 1929 yılından, 1940 yılında kurulan Köy Enstitülerinin ilk mezunlarını verdiği 1945 yılına kadar geçen yaklaşık yaklaşık 16 yıl boyunca köy ilkokullarının yapılması, köylerde BAŞÖGRETMENLER eliyle sürdürülen eğitimin organizasyonu ve eğitmenlerce okutulamayan derslerin okutulması gibi çalışmalar Köy Muallim Mekteplerinden mezun olan Köy öğretmenlerince gerçekleştirilmiş ve Cumhuriyet Döneminin yetiştirdiği ilk kuşak öğretmenler olma onurunu taşıyan ve milli eğitimin tüm okul türlerinde tüm kademelerinde o öğretmenlerin ve BAŞÖĞRETMENlerin hizmetleri, yaş haddinden emekliye ayrıldıkları 1960’lı yılların sonlarına dek sürmüştür.
Hani yoktu diyen kerameti kendinden menkul şahsa ve yancılarına bir örnek daha vermek isterim.İyi bakın bizi sakın kendiniz zannetmeyin ezbere ,dayanaksız, üsten bakan ardına saklandığı değerlerin azami bilgisini bile sahip olmayan sizlerle aramızda çok fark var.
Bu ünvanın o dönem için yüzlerce kahramanından
BAŞÖĞRETMEN Zekeriya Güçer’in biyografidinden bir kesitte diyor ki;
“Yurdun çeşitli yerlerinde öğretmenlik ve Başöğretmenlik yapan Zekeriya Güçer 1930-1931 ders yılında İstanbul ili Kartal ilçesi Maltepe Feyzullah İlkokulu´na Başöğretmen olarak atandı.” Yani ünvan hep vardı. Başöğretmen Atatürk’ün vatanın dağlarında kırlarında bayırlarında hatta en ücra yerlerinde izinden giden adeta şahsında ve ruhunda onu tecelli ettiren öğretmenlerimizden bu ünvanı kim ve nasıl aldı. Asıl bunu sorgulamak gerekmez mi?
Onlar Atatürk’ün Cumhurbaşkanı olduğu,
Atatürk ve Cumhuriyet sevgisiyle dolu, seçim yapmaları gereken her konuda “Önce Vatan” diyebilen isimsiz kahramanlardı… O yüce insanlarla aynı ünvanla aynı ruhla olmanın gururu ve tüm çabası onlar gibi bir öğretmen olma yolunda bir BAŞÖĞRETMEN olarak, tamamı ebediyete kavuşmuş olan o fedakar büyüklerimizin manevi huzurunda saygı ve minnetle eğiliyorum.
Murat KÖSEOĞLU
Türk Eğitim Sen Rize Şube Başkanı