Ne zaman turizm diye konuya başlasalar, ben de eyvah diyorum.
2014 yılıydı, Handüzü Yaylası Milli Parklar tarafından Tabiat Parkı kapsamına alınmıştı. Dönemin Güneysu Belediye başkanı da, üstü bizim altı sızın, üstte tesisleri yapacağız, turizm canlanacak, altta da siz yağ peynir üreteceksiniz ve gelip turistlere satacaksınız diyordu. Bunu duyan vatandaşlar da bir gecede dozerlerle, ederlerle, kepçelerle bu alana saldırdı ve arsa mantığıyla onlarca köstebek yuvası kazdı.
O zaman yaylanın tamamının Tabiat Parkı kapsamına alınmasına karşı imza kampanyası başlatmıştık. Dayanağımız, yaylayı vatandaşın elinden alıyorsunuz, sonra da yağ, peynir üretip satacaksınız diyorsunuz. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu, şeklindeydi. Konu basında da sürekli yer alınca Güneysu Kaymakamı sayın Gökmen ÇİÇEK, örnek bir devlet adamlığı göstererek vatandaşlarla söz konusu Tabiat Parkı yapılacak alanda bir araya geldi. Derneğimizin taleplerini haklı buldu ve vatandaşların isteği doğrultusunda Tabiat parkı alanını ilgili kurumların da onayıyla yaylanın bir köşesine sıkışacak şekilde sınırları belirlendi. Şimdiki Handüzü Flora denen tesisler bu alana yapıldı. Yapıldıktan sonra zarar ediyor gerekçesiyle iki kere el değiştiren tesisler, Handüzü Yaylası’ndaki vatandaşlardan hiç yağ, peynir almadı. Neticede Handüzü Yaylası turizmden dolayı gelişemedi, ancak günü birlik piknik amacıyla gelen vatandaşlara tesislerdeki alanların açılmaması mera alanlarının gelişi güzel kullanılmasına, dolayısıyla da aşırı kirlenmesine neden oldu.
Şimdi de, 2012’de yayınlanan bir kararnameyle Kültür ve Turizm Bakanlığı Handüzü Yaylası’na el atmış! Bu karara göre, Handüzü Yaylası’nın tamamı, yaylacıların evleri dahil Kültür Turizm Koruma ve Geliştirme alanı olarak ilan edilmiş. Elbette bu karar bakanlık tarafından alınsa da, bu işin öncüleri bizim hemşerilerimiz. Bu yayla köylüye lükstür, diyenlerin asıl amacı turizm değil, kendilerine alan açarak burayı şahsi menfaatleri için kullanmaktır. Buna destek verenler, bu kararla kadimden beri burada yapılan hayvancılığı bitirerek aslında köylüye ekonomik ve kültürel yönden büyük bir zarar vermiş olacaklar. Çünkü artık köye dönüş başlamış, hayvancılık değer kazanmıştır. Ayrıca yaylacılık, bölgemizde her şeye rağmen çok önemli bir kültürel faaliyettir.
2/2
Tekrar konunun turizm boyutuna gelecek olursak, turizm için bu dağları, yaylaları, ormanları inşaat alanına çevirmeye gerek yok. Bitki örtüsü, akarsuları ve coğrafik yapısı itibariyle bölgemizle benzerlik gösteren Alp Dağları’na bir bakmam lazım. Batılı ne yapıyor? Hem koruyarak hem de yüksek kazanç elde etmeyi nasıl başarıyor? Ona bakmak lazım. Yoksa dünya gerçeklerinden kopuk, çevre ve iklim şartlarını göz önünde bulundurmadan, turizm potansiyelini hesaplamadan yapılan projeler, ekonomik kayıp ve çevre kirliliğinden başka bir şey oluşturmaz.
Sonuç olarak talebimiz bölgenin şartlarını, vatandaşın kaygılarını, hayvancılığın geleceğini göz önünde bulundurarak yeniden bir planlama yapılması ve söz konusu alanın Kültür Turizm Koruma ve Geliştirme Bölgesi kapsamından çıkartılmasıdır.
Dağlar, meralar, ormanlar, akarsular kamunun ortak malıdır. Bu sebeple elbette ki herkesin bu tür yerlerden turizm, sağlık, gezmek, eğlenmek gibi amaçlarla faydalanması doğaldır. Ancak söz konusu bu alanları korumak da hem vatandaşın hem de ilgili kurumların en temel görevidir. Tarım, hayvancılık, temiz su kaynakları ve ormanlar sadece rant uğruna heba edilmemelidir.
Ceyhun KALENDER
Handüzü Yaylası
Kültür ve tabiat Varlıklarını
Koruma Derneği