Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Ocaklı; imamoğlu’na karşı yapılan siyasi yargı operasyonudur,Emeklilere kaynak yok derken,AKP’nin Arka bahçesi Vakıflara 24 milyar kaynak aktarıldı!

Türkiye’nin gündemi belli; TBB Başkanı ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız

Türkiye’nin gündemi belli; TBB Başkanı ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız Ekrem İmamoğlu’na yapılan siyasi yargı operasyonu.

Bir daha hatırlatalım, neydi, Ekrem beye yapılan bu siyasi operasyonları bir daha gözden geçirelim. İddianamede ne var; usulsüz bağış toplama varmış, başka ne varmış; işadamlarından encümen kararıyla zor ile bağış toplama varmış. Başka ne varmış; Daha önce görev yaptığı Beylikdüzü Belediyesindeki çalışma arkadaşlarını İBB’nin iştiraklerine yönetici ve sorumlu yapma, yani bu yolla örgütlü suç işlemek.

Yine ihaleye fesat karıştırmak varmış, nitelikli dolandırıcılık varmış ve bütün bunların sonunda da bu iddialara karşılık 4 günlük bir gözaltı süresi olacak.

Bu gözaltı süresinde de bu haksızlığa karşı bir direniş veya protesto eylemi gösteren insanlara karşı da yasak getirilecek; karar bu.

Dört günlük, yani ne zamana kadar; ayın 23’üne kadar. 23’ünde ne olacak; Ekrem İmamoğlu’nun Cumhurbaşkanı adaylığı ön seçimini 1.750.000 CHP’li, hatta şimdi bütün vatandaşların katılımına açarak ön seçimde ne kadar destek alacağını gördükleri için onu durdurmak üzere sahada olmasın istediler.

Ve o tarihte onu ne yazık ki alıkoyarak bunu yapacaklarını zannediyorlar.

Ardından ne oldu? Gözaltılar geldi, 106 arkadaşımıza gözaltı kararı geldi. Dün herkes gördü, Türkiye ayaktaydı.

Edirne’den Hatay’a, Rize’den İstanbul’a kadar her yerde ayaktaydı insanlar.

Bu siyasi yargı operasyonuna karşı her yerden ses geldi.

Ve bu sesler büyümeye devam edecek. Örneğin, gece Ankara’da Kızılay meydanında yurttaşlarımızı gördük, akın akın geldiler.

Özellikle ODTÜ öğrencilerini kutluyorum, gözlerinden öpüyorum. Akın akın geldiler.

Ve yolda polis barikatlarıyla durdurulduklarında biz de orada polis müdürleriyle, Valilikle yaptığımız görüşmelerde öğrencilerimize zarar gelmesi, toplamda 1 km kadar yürüyecekler, bu çocuklarımızın protesto hakkını kullanmalarına izin verin diye aracılık etmemize rağmen polis yine amirlerinden, yani Bakan beyden aldığı talimatla çocukların kendini ifade etmesine fırsat vermedi, yine baskıcı rejim öğrenciler üzerinde bu yüzünü gösterdi.

Ama ne oldu; cesaret bulaşıcıdır. Öğrenci kolektifleri, öğrencilerimiz, üniversitelerimiz artık farklı yerlerde göreceksiniz, protesto ve eylemlerini başlatacaklar.

Ve bunun önüne geçmenin yolu kendilerini ifade edebilme şartlarını oluşturmaktır. Bu iktidar bunu yapmadığı sürece bu eylemler devam edecektir.
Dün yaşananlar sonucu Türkiye ekonomide büyük bir zarar gördü. Döviz kurlarındaki artışlar %10. Bugün MB’nin kararı ile arka kapıdan ve direk satışlar da başlatılmış durumda.

Şimdi ihracatta, ithalatta çalışan bütün iş insanları da o firmalarda çalışan işçiler de -bu işten zarar görenler- o üretimin vatandaşa yansımasından dolayı da yine fiyatların ve enflasyonun yükselmesine neden olmuş olan bu karar çıkmış oldu ortaya.
Aynı biçimde altının yükselişi, aynı biçimde borsanın çökmesi, %10’luk kayıp var borsada.

Ve devre kesiciler meydanda, Morgan Stanley denen finans kurumu da “Artık İstanbul Borsasından çekiliyorum” dedi.

Avrupa’nın birçok yerinden belediye başkanları, parti yöneticileri, siyasi partiler iktidarın bu tutumunun siyasi olduğunu beyan ettiler ve dünya bize artık Türkiye’de bir cunta var gibi, darbeci yönetim var gibi bakıyor.

Bunun düzeltilmesi için derhal demokrasiye ve bu siyasi operasyonların bitirilmesine ihtiyaç var.
İstanbul’da Genel Başkanımızın da katılımıyla Saraçhane’de bir buluşma planlandı.

Ne yaptılar bunun için; bütün metroları kestiler. Toplu taşıma araçlarını, otobüsleri, her yerden Saraçhane’ye ulaşmayı engellemeye çalıştılar.

Ama vatandaşımız dünkü kalabalığı ekranlarda gördü, gidebilenler meydanlarda gördü.

Yasakladıkları her salon, bize büyük meydanlar ve alanlar oluşturmasına vesile oldu.

Bu yasakların Türkiye’ye hiçbir faydası yoktur. Bundan vazgeçilmesi lazım. Ve yine bant daraltmaları, internet erişimi en çok rastladığımız ve en çok şikayet edilen konuydu.

Yani özgürlükler ülkesi olmaktan çok uzak bir noktaya getirdiler bu ülkeyi. Birçok belediye başkanımızdan, birçok siyasi partiden, Ekrem başkana uygulanan bu siyasi operasyonla ilgili bir tutum var, bir karşı geliş var.

Meclis’te açıklamamızı yaptık ve dün genel kurul kapandı.

Bugün de biz Meclis’in çalışmasını istiyoruz. Önümüzde bayram var. Bayramda bu iktidarın emekliler için bayram ikramiyesi olarak reva gördüğü 4 bin TL’yi en azından 10 bin TL’ye çıkarmak için biz CHP olarak mücadelemizi vereceğiz.

Kabul etmeyecek iktidar, bunu da biliyoruz ama kimin neti kabul etmediğini vatandaşımız görecek ve bu iktidar bu bayramda emeklilere ve çalışanlara zorla, ailelerine kavuşamamak, seyahat edememek gibi ekonomik darlıkları yine göstermiş olacak.

Bu ekonomik darlıklarla ilgili özellikle size rakamlar vermek isterim: niye biz vatandaşlara kaynak bulamıyoruz da bazı yerlere kaynak bulabiliyoruz?

Bu çok önemli bir şey. 2024 yılında bir kısmı AKP’nin arka bahçesi olan kamu yararına vakıflara ayrılan kaynak 2,8 milyar TL iken 2025 yılında 8,5 kat artırılarak 24 milyar TL’ye çıkarılmış.

Oysa bütün siyasi partilere ayrılan pay 2024 yılında 5,1 milyar TL iken, 2025 yılında 6,6 milyar TL’ye çıkartılmış.

Yani, % 30’a yakın bir artış olmuş. Ama vakıflara ayrılan pay 8,5 kat artmış.

Biz bunların ne amaç taşıdığını biliyoruz. Hiçbirini denetletmiyorlar.

Tutmuşlar bir Varlık Fonu diye bir kurumda, kapısı dahi açtırılmayan kurumlar, denetlenmesi mümkün olmayan bir yönetim.

Ve şimdi de CHP’ye kayyım atama planları var! Bekleyin, daha çok beklersiniz.

CHP’yi hiç kimse teslim alamaz. Ne Tayyip Erdoğan teslim alabilir ne de dünyadaki hiçbir kuvvet teslim alamaz.

Türkiye’yi özgürlüğe, demokrasiye, hukuka kavuşturabilecek tek parti vardır; CHP.

Bizimle birlikte iktidarı hazırlayacak olan elbette ki, siyasi partilerle ittifak yapmak olasıdır.

Ama CHP’ye kayyım atamak demek, muhalefeti tamamen bitirmek demektir.

Buna izin vermeyiz. Eğer bir kongre yapılacak ise bunu CHP’nin 1.750.000 üyesi, oluşturduğu delegeler ile seçtiği yönetimin kendisi CHP’yi idare eder.

Tayyip Erdoğan şunu beklemesin; “Ben bu partiye kayyım atayacağım, ben bu partiyi ikiye bölerek eski genel başkanlarından, eski yöneticilerinden bir parti yaparım, diğerlerinden de ayrı bir parti yapılır, böylece bu parti ikiye bölünür ve benim de önüm açılır.” Biz bu tuzağa düşmeyiz.

CHP kongre yapacaksa kendisi yapar.
Gazeteciler üzerinde inanılmaz baskılar devam ediyor.

İsmail Saymaz, Türkiye’nin en güvenilir gazetecisidir, en güvenilir. Gezi olaylarında gazetecilik yaptığı için şu an gözaltında.

Bu ilk değil tabii ki; iktidar kendisine muhalif olan siyasi parti, STK’lar, sendikalar, gazeteciler; kim varsa susturmaya çalışıyor.

Ama artık o devir bitti ve biz hodri meydan diyoruz. Şimdi seçim olsun, iktidar partisinin veya Tayyip Erdoğan’ın oylarının %20’yi bile geçemeyeceğini görecek Türkiye.

Bu kadar iddialı konuşuyoruz. Her hafta partimiz anket yaptırıyor. Durumlarını görüyorlar. Ve durumlarını gördükleri için de yeni tedbirler almak, siyasi partileri birbirine katmak, CHP’yi bölmek gibi planları var.

Ama bunların tuzaklarına düşmeyeceğiz.
İsmail Saymaz’a, diğer tutuklu gazetecilere, siyasetçilere söyleyeceğim şey şudur: az kaldı, bu iktidarı sizin haberciliğinizle bitiriyoruz, bitecekler.

Yakında sandık kurulacak ve sandıkta bu halk gerekli dersi verecektir. Bu kaos ve gerginlikten elbette ki iktidarın yararlanabileceğini, kolluk kuvvetlerini orantısız güç kullanmak suretiyle gösteri yapan insanların üzerine süreceğini biliyoruz.

Ama şunu bilsinler; CHP’nin bütün milletvekilleri Türkiye’nin her yerinde orantısız güç kullanan, kanundan kaynaklanan güçlerinin dışında bir güç kullanan güvenlik güçlerinin önünde de dururuz.

O çocuklar, oradaki polis memurları sıktıkları gazdan kendileri de etkileniyor, dün buna şahit oldum.

Sıktıkları gazdan etkilenen polis memurlarını gördük. Ama bunlar görevlerini yerine getiren insanlar, bunun farkındayız, sorumlular siyasilerdir.

Dün ODTÜ’de çocukların yediği gazın sorumlusu İçişleri Bakanı’dır. Bugün de yarın da Türkiye’de olabilecek toplantı ve gösterilere yasakmış, bilmem neymiş gerekçesiyle sıkılacak her gazın sorumluluğu da bu iktidara, İçişleri Bakanına, Tayyip Erdoğan’a aittir.

Buradan yara alabilecek, buradan zarar görecek insanların sorumluluğunun hesabı sorulur.
Ben yine de Türkiye’nin cesur olmasını istiyorum. Cesaret bulaşıcıdır.

Türkiye’nin her yerinde demokratik hak taleplerini büyütmeyi, dün yapılan gösterilere tüm STK’ların, Barolarımızın, Sendikalarımızın, Odalarımızın, herkesin bu konuda bir görüş ve tutum almasını beklediğimi de belirterek ama demokratik bir biçimde Türkiye’nin demokrasi ve hukuk zemininde kendi istediği biçimde haklarını talep etmelerini bekliyorum.

Yine de vatandaşlarımıza söylemek istediğim şudur; umudunuzu diri tutun. Biz varız, CHP var. Sadece iktidar ve Tayyip Erdoğan yok.

Türkiye’de birçok siyasi parti var ve herkes bu durumdan muzdarip. Herkes bu duruma karşı bir ortak tavır geliştirme, belki yeni bir anayasa yapma, belki yeni bir hukuk düzeni kurma konusunda mutabakat ve birlikte görüş içinde. Bu nedenle, biz Türkiye’yi önümüzdeki günlerde göreceksiniz, birkaç günümüz sancılı geçse dahi sandık gelecek ve Türkiye’de bu iktidarı göndereceğiz. Yerine demokrasi, hukuk ve adaleti tekrar tesis edeceğiz.

Screenshot 20250320 2312582

@aktuel53