Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Karagöz

Vicdan Yoklaması

 

Vicdan yükü nedir bilir misiniz? Belki de önce vicdanın tanımını yapmalıyız, dedi profesör, kendisini dinleyen kalabalık sınıfa hitaben. Hayati’nin derste olmadığını fark edince bir an için duraksayıp sonra kaldığı yerden devam etti konuşmasına: “Vicdan ya da duyunç, sözlük tanımı olarak; kişinin kendi niyeti veya davranışları hakkında kendi ahlaki değerlerini temel alarak yaptıklarını veya yapacaklarını ölçüp biçtiği bir kişilik özelliğidir.” Vicdan insana özgü olsa da bazen hayvanlar da vicdani davranışlar sergileyebiliyor. Suya atılan bir bebeği boğulmaktan kurtaran bir köpek; yavrusunu ölüme terk eden acz içindeki bir insandan vicdani davranış olarak üstün gelebiliyor. Vicdanlılık , sorumlu, dikkatli veya gayretli olma kişilik özelliğidir . Suçlu vicdanlar bu özeni ve gayreti gösteremedikleri için o ağır vicdan yükünün altında gün be gün ezilirler. Vicdan yükü her geçen gün daha bir ağırlaşır. İyice su çeken kilim misali ağırlaşıp kalır sahibinin omuzlarında. Montaigne ”Vicdan kendimizi keşfetmemize, kendimizi kınamamıza ya da suçlamamıza neden olur.” der. Her ne yaşarsak yaşayalım yaşadıklarımızın sorumluluğunu alabilmemiz gerekir. Vicdan gelişimi hayat yolculuğumuzda karşı karşıya kaldığımız olay ve durumlar dahilinde ilerler ya da geriler.
Tık tık kapı sesi ile gözler kapıya çevrildi. Profesörün ”Girin” talimatıyla Hayati kapıda gözüktü. Nefes nefese kalmıştı. Bir eliyle üzerindeki gömleği ceket ilikler gibi ilikleme gayretinde mahcup ve telaşlı tavırlar sergiliyordu. Profesörden içeri girmek için izin istedi. Hayati’nin profesöre olan hayranlığını; onun dersine olan ilgisini sınıfta bilmeyen yoktu. Hayati’nin derse geç kalması sıra dışı bir durumdu. Profesör öğrencilere muzipçe göz kırpıp herkesin merak ettiği o soruyu sordu:

-Derse geç kaldığına göre hayati bir şey olmuş olmalı, söyle bakalım, yanılıyor muyuz?
Öğrenciler başta gülmemek için kendilerini tutmaya çalışsalar da birbirlerinin kulaklarına bir şeyler fısıldayıp kıkır kıkır gülmeye başladılar. Hayati bütün ciddiyetiyle ve içtenlikle cevap verdi:

-Yanılmıyorsunuz Profesör. Daha önce yanıldığınıza da hiç şahit olmadım. Hayati bir olay yaşandığı için geç kaldım. Bunun için sizlerden ve tüm sınıftan özür dilerim.
Peki ama ne olmuştu? Sessiz ve meraklı bakışlar Hayati’nin üzerindeydi, o da anlatmaya başladı. ” Gelirken yolda hareketsiz duran bir şey gördüm. Yavru bir kedi, asfaltın ortasında kımıldamadan öylece duruyordu. Şöföre hemen aracı durdurmasını söyledim. Şöför beni indirip yoluna devam etti. Ben de hala yaşayıp yaşamadığından emin olamadığım kedi yavrusuyla kaldım orada. Hemen bir taksi bulup en yakın veterinere yetiştirdim. Çok şükür hala yaşıyormuş hayvancağız.
Anlattıkları hayli üzüntü vericiydi. Bir an önce konuyu kapatmak isteyerek ”Tekrar özür dilerim, dedi Hayati; Profesörün gururlu, gülümseyen bakışlarını takip ederek usulca geçip yerine oturdu.
Vicdan dedi Profesör. Vicdan öyle bir yargıçtır ki o kimilerinin omuzuna yük olur, kimilerinin ise omuzlarındaki yükü alır. Ne mutlu vicdanı kuş gibi hafif olanlara. Ne mutlu hakikati gören gözlere, çıkarlarına göre yön değiştirmeyenlere. İlminin sadakasını verene. Eğilmeyene, bükülmeyene, dosdoğru olana ne mutlu! Ne mutlu alime, ne yazık zalime. Şimdi herkes sorsun kendine, vicdanınızı bi yoklayın bakalım:

-Acaba sizin vicdanınız rahat mı? Yoksa ölü balıklar gibi yüzüyor musunuz nehrin döküldüğü yerlere?

Ders bitmesine rağmen profesör her zaman yaptığı gibi sınıfı terk etmemişti. Uzun uzun bakıştı öğrencileriyle. Hepsinin gözleri pırıl pırıldı, yürekleri sevgi doluydu. Profesör bu defa vicdan yoklaması alıyordu.

Devam ediyor..
Kar Sı-cak-tı/ Selen Karagöz

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER